Revan
Perisoylu kahvehaneye girdiğinde herkesi görebileceği bir yer aradı. Buldu da.
Gidip çay ocağının dibindeki masaya oturdu. Gururlu, daha çok kibirli bir
şekilde “Bir çay.”, dedi. Çayı geldikten sonra bir yudum aldı. Gırtlağını
temizledi. “Ben”, dedi seslice. Başlar ona doğru dönünce “Şu güvercinlerle aynı
soydan geliyorum.” Kahvehanede kimileri kıkırdamaya başlamıştı kimileri yüzünü
ekşitti kimileri de şaşkınlıkla konuşmanın devamını bekliyorlardı. “Durun.”,
dedi Perisoylu “Hemen öyle gülüp, sinirlenip, şaşırmayın. Anlaşılan siz
efsaneyi hiç duymadınız.” “Hangi efsane?” dedi kahvehane sahibi “Burada günde
bin efsane anlatılır.”
Perisoylu “Ama anlaşılan bunu hiç duymadınız. İşte bakın
şu karşı dağa...” diyerek Erciyes’i gösterdi. “...buradaki peribacalarının
oluşmasına o vesile olmuş değil mi ya?” dedi cevap bekleyerek, başlar
onaylarcasına sallanınca devam etti. “İşte” dedi. “O Erciyes’in içinde
zamanında devler yaşarmış. Şimdi hâlâ canlılar mı, ölüler mi, uykudalar mı
bilmem? İşte bu devler bu topraklara yüzbinlerce yıl evvel gece gündüz ateşler
saçarlarmış. Bundan bıkan halk perilerden yardım dilemiş. Periler, padişahlarının
emriyle Erciyes’in üstünü buzlarla ve karlarla kapatmışlar.”, dedi ve
anlattıklarım acaba dinleniyor mu dercesine göz gezdirdi. Evet, dinleniyordu
işte, hoşnuttu. Bir bardak su istedi. Su gelene kadar acaba sözümü kesecek
kimse var mı diye gözleriyle kahvehaneyi taradı. Yoktu. Bundan da hoşnut
olmuştu. Su gelince bir yudum aldı ve devam etti: “Bundan sonra perilerle
insanlar bir arada yaşamaya başlamış. İnsanlar kayalara oydukları evlerde
barınırken periler de bu kayalıkların üstlerinde bulunan küçük oyuklara
yerleşmişler. Velhasıl kelam peri padişahının dünyalar güzeli kızı ve insanlar
padişahının da yakışıklı bir oğlu varmış. Bu iki genç birbirine aşık olmuş.
Yakışıklı babasına peri kızla evlenmek istediğini söylemiş ve izin istemiş.
Babası oğlu sözünü bitirmeden karşı çıkmış. Hatta ve hatta perilerin oğlunu
büyülediğini düşünerek savaş açmış. Peri padişah buna çok üzülmüş. İnsanlar
nankörlük etti, onlarla savaşırsak yok olurlar. O yüzden buradan ayrılalım
lakin ayrılırsak da devler bunu fırsat bilir insanlara tekrar saldırırlar
diyerek vicdanı el vermemiş. Tüm perilere güvercin olmaları için emir vermiş.
Periler bu emre uyarak güvercin olurken bir kısmı da insan olmak için
padişahtan izin istemişler. Padişah bunu da kabul etmiş ve onlara insanların
arasına katılıp onları adaletli bir şekilde yönetmelerini tembih etmiş. O
günden sonra dünyaya şekil veren padişahlar, krallar hep bu peri soyundan gelen
insanlar olmuş fakat sonra üstünlük tekrar barış içinde yaşamak istemeyen kötü
insanların eline geçmiş. Size bunları anlatmamın nedeni milletvekilliği
adaylığımı koyacağım içindir. Ben ilk olarak bu harekete halkın arasından
başlamak istedim. Bağımsız bir şekilde gireceğim. Halk dilerse ileride bir
parti de kurabiliriz. Biz peri soylular geçmişten bu yana her zaman barış
yanlısı olduk. Hatta güvercinin barışın simgesi olmasının nedeni de budur.
Yıllar boyu bu topraklarda bulunduk. Bildiğiniz üzere bu topraklarda savaş hiç
eksik olmadı. Kabil’in Habil’in canına kıydığı günden beri bu topraklarda kan
akar. Biz her zaman insanlığa, bu topraklarda yaşayan devletlere,
imparatorluklara Hitit’e, Sümer’e, Yunan’a, Roma’ya Selçuklu’ya ve Osmanlı’ya
yol gösterdik. Adalet bir nevi bizim elimizle sağlandı. Kimimiz şah oldu
kimimiz vezir. Yönetim elimizden gittiğinde ise her zaman kan aktı. Bugünlerde
de olduğu gibi. Eğer ki bu kardeşinizi, bu dostunuzu milletvekilliği için
seçerseniz barış tekrar yüzünü gösterecek. Kan duracak. Sadece barış değil,
ekonominiz, refah seviyeniz yükselecek, eğitiminiz gelişecek. Bu topraklarda
kurulan bütün devletler medeniyetlerin öncüsü olmuştur. Anadolu’yu medeniyetler
eşiği yapan biziz. Bakın siz bilmezsiniz belki ama İbn-i Sina’dan Mimar
Sinan’a, Fatih’ten Atatürk’e hepsi peri soyundan gelmektedir. Yani biz tarih
sahnesinde hep vardık ve olmaya da devam edeceğiz. Karşınızda bu topraklara
barışı tekrar getirecek kardeşiniz duruyor. Eğer beni seçerseniz değişimin
başlangıcında sizin de payınız olacak. Torunlarınıza anlatacak bir
kahramanlığınız olacak. Barış diyeceksiniz gururlanarak bizim sayemizde bu
topraklara geldi. Biz peri soyluları tekrar başımıza getirdik. Eğer biz
getirmeseydik barış olmayacaktı diyeceksiniz. Siz bu kadar rahat bu topraklarda
yaşamayacaktınız. Çocuklarınız, torunlarınız heyecanla sizleri dinleyecekler.
Evet dostlarım bu sizin elinizde. Bu sözlerimi kulak arkası etmeyin. Düşünün.”,
dedi ve sustu. Otuzuna yaklaşan birisi “Evet!”, dedi. “Bu efsaneyi şimdi
hatırladım. Dedelerim anlatmıştı. Bence desteklemeliyiz.” Bıyıkları dudaklarını
aşan kaşları kara, gözleri mavi, teni buğday renkli bir adam ise “Madem peri
veya peri soylu bir işaret göstersin.”, dedi. Perisoylu birden afalladı. Sonra
rahat bir tavırla “İşaretimi yönetime geldiğimde göreceksiniz”, dedi. Bunun
üzerine kahvehane içi bir anda destekçiler ve muhaliflerle dolarak ikiye
ayrıldı. Destekçiler hemen meydana bir kürsü kurulmasını ve Perisoylu’nun orada
konuşmasını istiyorlardı. Muhalifler ise bunun saçmalık ve zaman kaybından
başka bir şey olmayacağını belirtiyorlardı. Tartışmalar böyle süre dursun
kahvehane köşesinde her şeyi sessiz sakin takip eden hafifçe öne eğik,
kulakları sivri bir zat ayağa kalktı. Yavaşça Perisoylu’nun yanına geldi. Bu
kez tüm gözler ona yönelmişti. Herkesin susmasını bekledi ve sessizlik oluştuğunda
söze başladı: “Bu arkadaşın, kardeşin dediklerinin bir kısmı doğru. Bu toprağın
insanına periler binlerce yıldır yardım etmişlerdir. Bağlarınızın verimli
olmaları onların güvercin olmalarından kaynaklıdır. Bu topraklardan bu kadar
lezzetli üzümlerin çıkması onların gübrelerini kullanıyor olmanızdandır. Hatta
Yaşar Kemal’e Kapadokya’yı perilerin gezdirdiği de rivayetlerdendir. Ama
gelgelelim arkadaşın bahsettiği gibi hiçbir peri insan olmaya meyletmemiştir.
En azından benim güvercin perilerden öğrendiğim budur ki perilerin de insanlar
gibi böyle dünya menfaatlerinde gözleri yoktur. Bu arkadaşın bu konuda
dediklerine yalan diyemem, daha önce bu kadar hırslı ve makam sahibi bir peri
görmedim. Sadece söylediklerinde bazı yanlışlıklar var diyebilirim. Bu
topraklarda barışı sağlamak için perilerin başta olmasına gerek yok. Bunu
insanlar da sağlayabilirler. O yüzden bu kaostan kurtulun, karar verirken iyi düşünün.
Kardeşimizde bize konuyu daha açık bir şekilde söylesin.”, dedi ve yerine geçip
Perisoylu’nun konuşmasını bekledi. Bu bilge görünümlü, bilge sözlü kişinin
konuşmasından sonra kahvehanede ortam biraz daha yumuşadı. Gözler tekrar
Perisoylu’ya çevrildi. Perisoylu bilgenin konuşmasından sonra susmuş bir daha
ağzını açmamıştı. Bakışların altında kızarmış, morarmıştı. Bunun utangaçlıktan
mı, kızgınlıktan mı kaynaklandığı ise belli olmuyordu. Perisoylu çevresine göz
gezdirdi. Sonra birden aklına bir şey gelmiş gibi ayağa kalktı. Çayın ve suyun
parasını masaya bırakarak kahveden hızlı adımlarla çıktı. Karşıda duran Erciyes
dağına doğru yola çıktı. Çıkıp gittiğinde ise masaya bahşiş niyetine, belki
yüzyıllarca tartışılacak iki cümle bırakmıştı.
#Perilervardır
#Perileryoktur
Tugay Özdemir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder