Çekilin, Uzaylılar Geliyor – Hasan Yurtoğlu

Uzaylılar adı verilen canlıların varlığına inanalım isteniyor. Bu, pekâlâ mümkün! Olabilir! Dünya dışı akıllı canlıların varlığı imkân dâhilindedir. Bununla kalınsa iyi… Uzaylıların ara sıra gezegenimizi ziyaret ettiklerine dair rivayetler var. Bunların rivayet olmalarının ötesinde hakikatler olarak değerlendirilmesine yönelik bir çabanın olduğu da fark ediliyor.  Diyelim ki uzaylı denilenlerin varlığına iman edip onların dünyamıza zırt pırt uğradıklarını da kabul ettik; peki bu yöndeki itikadımız yeterli mi? Hayır!

Türk Masallarında Bir Demon: Şahmaran – Seçkin Sarpkaya


Mitolojik sistemlerde yarı insan-yarı yılan şeklinde tasavvurlar sıklıkla görülmektedir. Dünya mitolojilerinde çeşitli uzuvları yılana benzeyen veya vücudunun bir bölümü yılan özellikleri taşıyan mitik varlıklarla ilgili tasavvurlar yer almaktadır. Yılan simgeciliği, mitik düşüncede geniş bir şekilde yer almıştır. Türk mitolojisinde de simgesel anlamda ve tasavvur özellikleri bakımından yılan özellikleri taşıyan en ünlü mitolojik varlıklardan biri de Şahmaran’dır. Şahmaran efsanelerde iyi ve olumlu özelliklerle anılsa da fiziki özellikleri ve en azından ilk etapta algılanışı itibariyle demon olarak kabul edilebilir. Şahmaran’la ilgili bilgi vermeden önce dünya mitolojilerinde yer alan yılan özelliklerine sahip mitolojik varlıklara değinmek faydalı olacaktır.

Ebussuud Efendi’nin Hortlak Fetvaları – Mehmet Berk Yaltırık

Gözünüzün önüne bir anlığına izlemiş olduğunuzu korku filmlerindeki klasik vampir avı sahnelerini getirin. Göğse çakılan kazık ve kafa kesme sekanslarının (her ne kadar yerini günümüzün daha aksiyon dolu sahneleri almışsa da) hayli yaygın olduğu görülecektir. Bu sahnelerin de kaynağını büyük oranda edebiyat eserlerinden aldığı muhakkaktır.

Edebiyat eserlerinin de folklora borçlu olduğu bu kanlı sahneler, köklerini giriş kısmında bahsedilen bir takım tarihi kaynaklardan almışlardır. Bunlardan biri de Osmanlı kaynaklarına ait dini bir metindir.

Masallar Ne Anlatır? - Ömer Ünal

Masal, çocukların büyülü dünyalarına açılan kapının anahtarıdır. Çocuklar, düşler ülkesine yaptıkları yolculuklarda yanlarına alacakları sihirli bir lamba, uçan bir süpürge ya da halıyı sayesinde doğayı tanırlar. Korkularıyla yüzleşmelerinin ve daha sonra da o korkulardan sıyrılmalarının önemli bir aracıdır masallar. Albert Einstein, çocuklarınızın zeki olmalarını istiyorsanız onlara masal okuyun, daha çok zeki olmalarını istiyorsanız daha çok masal okuyun derken çocuğun zihinsel gelişimine atıfta bulunuyordu.

Monty'nin Kripto Sayısı - İsmail Biçer


Eminim, elindeki koyuna karşılık gümüş bir sikke teklif edildiğini gören Lidyalı çoban şöyle demiştir: “Bunun bir karşılığı yok. Bana herkesin kabul ettiği bir ticaret eşyası ile gel.”


Aşağı yukarı aynı cümleyi, iki bin yıl kadar önce Denarius sikkesi ile tanışan bir Arap’tan da duyabilirdiniz. Bir benzerini sekiz yüz yıl önce ilk kâğıt parayla karşılaşan Çinli kabzımaldan, ya da 2002’de sattığı bir mala karşılık Mark yerine Euro ödemesiyle karşılaşan Alman esnafın da benzer tepki vermesi beklenirdi.

Bir Silah Teknisyeninin Karanlık Hikayesi: Hasan Feyzi Efendi - Kutlu Altay Kocaova

Yirmi dört yaşında bir adam. Adı Hasan Feyzi. Bozcaadalı... Savaş şartlarında sen kalk, bir yolunu bul, adadan İstanbul’a gel, İstanbul’dan da Almanya’ya askerî öğrenci olarak git. Tabiî askerî öğrenci derken, subaylık öğrencisi değil, askerî okulda eğitim görmeyecek. Almanların en büyük silâh fabrikalarından birinde silâh teknisyenliği öğrenecek. 

Hilmi Adında Bir Vampir Size Garip mi Geliyor? - Hakan Özbek


Sanırım hepimizin çocukluğunda olağanüstü canlılar önemli yer tutuyor. Cinler, periler, cadılar ve vampirler… Kimi zaman büyükler bizi korkutmak için, kimi zaman ise biz başkalarını korkutmak için kullandık bu efsaneleri. Artık vampirler, cadılar ya da bu tür şeyleri edebiyat yoluyla ya da sinema ile hayatımıza sokuyoruz. Yine de bu kavramlar, özellikle de vampir, biraz eğreti duruyor. Sanki bizden değilmiş gibi. Afilli bir yabancı isme sahip vampir çok olağan gelirken, Hilmi adında bir vampir sanki parodi gibi duruyor. Hilmi’den vampir olmaz, olsa olsa cin olur ya da öyle bir şey gibi geliyor. Konu vampirler olduğunda sadece ismin yabancı olması yetmiyor, geçtiği coğrafyanın da yabancı olması gerekiyor. Mesela bizim vampir Hilmi, Edirne’nin dar sokaklarında gece vakti evine dönen bir gruba musallat olsa… Olamıyor, olmuyor. Zaten vampir musallat olmazmış gibi geliyor. Peki mevzu vampir olduğunda ne olmalı, nasıl olmalı ya da neler olmamalı?

Bir Şehir Bize Neler Söyler? - Sinem Demirdöven


Aslında bir şehir mimarisinin büyüleyiciliğiyle, tarihiyle, sokaklarıyla, renkli dünyasıyla hep bizimledir… Şehirler olmasaydı bütün bunlar var olabilir miydi?

Seyyahlar seyyahı Marco Polo, seyahatnamesinde yüzlerce mil genişliğinde caddeler, kanallar ve 12 bin köprülü, tapınakları, sarayları, manastırları olan şehirlerden söz eder hep.

Bir şehre dokunacaksa insan, turist gibi üzerinden akıp geçmeyecekse, ötesinden berisinden geçip gitmeyecekse, o şehirle ilgili kitaplara, seyahatnamelere, kadim tarih metinlerine, görsellere baktıktan sonra yola düşmeli. Bu yöntem, gezginler için biçilmiş bir kaftandır.

Tekin Şener Cümlesi - Berat Demirci

İlk yazısını ben mi okudum, bilmiyorum. En dikkatimi çeken şey, cümleleri olmuştu… Kusursuzluk kul için söylenmez, Tekin Şener nesri kusursuz cümle kurma çabası konusunda çok iyi bir örnektir. Yıllar önce bir yazar arkadaşla ortak bir “Cümle Risalesi” kitabı yazmayı düşünmüştük. Sonra yollar ayrıldı ve yıllar araya girdi; onu popüler olma hevesi, beni “ortamsızlık” böyle hayırlı bir teşebbüsten/teşebbüslerden alıkoydu.

Hür tefekkürün sığınağının olmadığı bir fikir ortamında Tekin Şener’in açtığı kulvarı izleyecek genç yazarlar/bir, birkaç yazar umarım çıkar.

Seferberlik günleri gelip çattı! - Hasan Yurtoğlu


2017 Ekim’inde yayımlanan "Şey Alırlar Şey Satarlar"ın şu zamana kadar yirmi-otuz baskı yapmamış olmasını yadırgadığımı bildirmeliyim. Maalesef! "Turna ve Gayda" demiyorum, "Beethoven’in Gözleri" de demiyorum. Haddimin, hududumun farkındayım. Şey Alırlar Şey Satarlar için söylüyorum bunu. Zira kitabın, 15 Temmuz 2016’dan bu yana, herkes tarafından konuşulan, hakkında türlü tezvirat yapılan hususlara dair yazılmış ufuk açıcı bir eser olma özelliği taşıdığı, dedikodudan ibaret olan çoğu yayının aksine işin aslına dönük can alıcı çözümlemeleri içerdiği gün gibi aşikar. Ancak, geçen süre zarfında birinci baskının tükenmemiş, kitaba dair kayda değer bir yazının yazılmamış olması meselelerin hangi düzeyde ele alındığını göstermesi açısından bir fikir vermesi yanında sürekli şikâyet konusu edilen belaların başımızdan niye eksik olmadığının da izahı yerine geçmektedir.

10 Parmağında 11 Marifet: Seçkin Sarpkaya

Söyleşen: Damla Gül

Akademisyen, müzisyen, sporcu, yazar, Demonolog, Halk Bilimci... 10 parmağında 11 marifet Seçkin Sarpkaya bugün konuğumuz.

Lohusa kadınların büyük korkusu albastılar, düğünleri ve eğlenceleriyle cinler, küplere binip genç kızları kaçıran cadılar, devasa kazanlarının başındaki dev anaları, ejderha, şahmaran, canavar, peri, Şubat karısı ve nice demonlar... Karşılaştığım  "Türklerin Şeytani Masalları: Türk Masal ve Efsanelerinde Demonik Varlıklar Kitabı Çıkıyor" başlıklı FRPNET haberiyle aklımdan ilk geçenler bunlar oldu.

Sonsuzluğun İçindeki Geçit - Emine Kuraç


KALBİNİ AŞKLA DOLDURANLARA
ZAMANLAR ÖTESİ BİR TARİH ZİYAFETİ

Hakikat aşkla birleşince, zaman diye bir şeyden söz edilemez. Mekânın bile nefesi yetmez bu kavuşmaya. Âşıklar sel olup akar çağlardan çağlara. Aşkın terbiyesiyle ruhlar saflaşır, kalpler belirginleşir, gönüller genişler. Yeter ki aşk çıkagelsin çağlar ötesinden şimdiye...  

Üçler, yediler, kırklar. Herkes uykudayken hiç uyumayanlar. İnsanlığa aşkla, meşkle, şevkle şifa dağıtanlar. Orhun'un kutlu yazıtlarındaki gibi sevdasını taşlara kazıyanlar. Yedi kat gökten iniveren atalar. Hâlimize ağlamaktan haykırışlarıyla Tanrı Dağları'nı saranlar. Gerçekçi olup daima imkânsızı arayanlar, isteyenler, özleyenler...

Pathika - Hasan Yurtoğlu

Yıllarca hep bir mucize bekledim. Ayın ikiye bölünüp, denizin ortadan yarılması gibi değil, bir elin omzuma dokunması gibi bir mucize. Mucizelerin durakta bekler gibi beklenmeyeceğini, mucizelere doğru yürünmesi hatta mucizeler yönünde koşulması gerektiğini anlamam hayli zaman aldı. Yitip giden mucizelerimi fark edip üzülüyordum. Oturup bir mucize bekliyor olmasaydım eğer...

İsyan ile İtaat Arasında - Kemal Temel

"Bu çalışma, Türkiye’de İslamcılığın geçirdiği dönüşümleri ve buradan ortaya çıkan pratiklerin bir toplumsal hareket biçimine dönüşmesini, bu yeni hareketin sendikal alanda (Hak-İş) işçilere sağladığı toplumsal tabanı tartışmaktadır. II. Meşrutiyet döneminden günümüze İslamcılığın geçirdiği evreler oldukça dikkat çekicidir. İslamcılık, Osmanlı’nın son döneminde devleti kurtarma ideolojisi olarak ortaya atılırken, erken cumhuriyet döneminde toplumsal güç dağılımına itirazın bir tarafı haline getirmiştir.

Türk Töresi - Hasan Göktürk Erdoğan

"Nereden bakılırsa bakılsın bundan sonra töre hakkındaki çalışmalarda başucu kitabı olmayı hak eden bu eseri hazırladığı için Hasan Göktürk Erdoğan’ı tebrik ediyor, bize yaşattığı gurur için de teşekkür ediyoruz."
- Prof. Dr. Osman Karatay

Türkler, tarihlerinin tüm dönemlerinde toprağı bir araç olarak görmüşler, kendilerini de bu toprakta bir misafir olarak bilmişlerdir. Bu durum, onların nereye giderlerse gitsinler belirli töreleri de beraberlerinde götürmelerini sağlamıştır. Töreler vesilesiyle Türklerin birçok âdeti, geleneği ve göreneği asırlarca yaşamış, ödün verilmeyen bu sıkı kanunlarla birlikte hem maddi hem de manevi gelişmeler sağlanmış, ortaya ucu bucağı olmayan ve coğrafyaları aşan bir medeniyet çıkmıştır.

Defterimdeki Şehirler - Tarık Deniz

KALPLE ADIMLANAN ŞEHİRLER…


Şehirler, mahalleler, caddeler, sokaklar ve evler… Her biri içinde sayısız hikâyeyi dokuyan, acıları onaran, huzuru paylaşan ve bir olmayı sağlayan damarları barındırır. Bu damarlar insanın hem maddi hem de manevi havasını zaman zaman değiştirir. Etrafa bakışını, sesleri duyuşunu, yürüyüşünü ve düşüncelerini değiştirir. Bir şehre uzaktan bakmakla yakından bakmak arasındaki fark, yazararak giderilir. Yazma süreci, şehrin dehlizlerine daldıkça derinleşir. Bu derinlikten benzersiz cümleler ortaya çıkar. Kelimeler bazen bir seyyahın bazen de bir şairin yaşam ahengini hissettirir.

Türk Kültüründe Vampirler - Seçkin Sarpkaya & Mehmet Berk Yaltırık

Türk kültüründe vampirler konusu ilginizi çekiyorsa şu an elinizde oldukça kapsamlı ve kendinden sonraki araştırmalara ışık tutacak değerli bir kaynak var. Değerli öğretmenimiz Giovanni Scognamillo hayatta olsaydı muhtemelen bu satırları o yazıyor olacaktı. Yıllar önce Metin Demirhan’ın dükkânında tanıştığımızda, şaka yollu, “Bir ara sizin vampir olduğunuzu düşünmüştüm” demiştim. Gülerek “vampir olsam yürümek için şu bastona muhtaç olur muydum” demişti. Üstad vampir değildi. Ama ben vampirlerin olduğuna bir zamanlar fena halde inanmış bir çocuktum... Anneannem yüzünden;

Türk Destanlarından Kalevala Destanına - Dr. Ali Osman Abdurrezzak

Destanlar, mitolojik anlatılar ve arkaik dönemlerin mistik güçleri insanoğlunun ilgisini her zaman çekmiştir. Eski topluluklar, tabiatın temel unsurlarına bağlı olarak oluşturdukları mitler ve kültler doğrultusunda yaşamlarını anlamlandırmaya çalışmışlardır. Tüm bu hayata anlam verme çabası ortaya mitik anlatıları çıkarmıştır. Geçmişten günümüze kadar anlatılagelen ve içerisinde olağanüstü varlıkların, tılsımlı nesnelerin ve gizemli olayların yer aldığı destanlar sadece ait olduğu milletlerin değil topyekûn insanlığın boy aynası niteliğindedir. O aynaya bakarken kimi zaman kendimize dair birtakım şeyler de görürüz.

Stratejik İletişim - Dr. Rıza Güler

Günümüz güvenlik ve iletişim ortamında bir devletin, belirlenen stratejik hedeflere ulaşmak, bekası ve çıkarlarını koruması maksadıyla, tüm millî güç unsurlarının etkinliğini ve saygınlığını artıracak şekilde iletişim stratejilerini oluşturması en önemli problem sahalarından birisidir.

Dr. Rıza Güler, güvenlik alanında bilimsel olarak doğru ve etkili bir iletişim stratejisinin oluşturulması, yönetilmesi ve uygulanması konusunda yol gösterici bir kaynağı bizlerin dikkatine sunuyor. Stratejik iletişimin; algı yönetimi, halkla ilişkiler, kamu diplomasisi, bilgi harbi, psikolojik harp ve propaganda kavramlarıyla ilişkisini ortaya koyarak stratejik, operatif ve taktik seviyelerde uygulanabilecek örnek bir model öneriyor.

Kültürel İstihbarat - Dr. Yusuf Özer

Günümüzdeki çatışma ortamları bir önceki yüzyıla oranla daha karmaşık ve daha değişken bir durumdadır. Devletlerin yanı sıra asimetrik tehdit olarak görülen devlet dışı aktörlerin de sahaya inmesiyle durum daha da karmaşıklaşmış, savaş ve barış hali ayırt edilemez olmuştur. Bununla birlikte mücadele yöntemlerinde de önemli değişiklikler yaşanmıştır.

İstihbarat, simetrik ve asimetrik tehditlerle mücadele için üzerinde değişimin yaşanmasının şart olduğu alanlardan birisi ve belki de en önemlisidir. Geleneksel savaşlarda önemli bir yer tutan klasik İstihbarat yöntemleri, toplum-merkezli çatışmaların yoğunlaşması ile birlikte farklı bir hal almıştır.

Hazar Devleti - Turgut Demirtaş

TARİHİN İLK VE TEK
MUSEVİ TÜRK DEVLETİ: HAZARLAR...

"Hazarlar, VII. ve IX. yüzyıllar arasında dünyanın en güçlü devletlerinden biri olmuştur."

Dünyanın en zor coğrafyalarından birinde, Araplar ve Bizans Devleti gibi dönemin en güçlü iki devleti ile denk güçte, çağının ilerisinde uygulamalarıyla neredeyse her dinden ve birçok farklı dilden insanın kendi dini hukukuna tabi olarak barış içinde bir arada yaşadığı, Göktürklerin devamı, ilk ve tek Musevi Türk devleti: Hazarlar.

Bozkır Orduları - İbrahim Doğukan Dokur

SAVAŞ ONLARIN TÖRESİDİR:
BOZKIR ORDULARI...

"Bozkır insanı savaşın içinde doğmuştur."

İç Asya bozkırlarını da kapsayan Avrasya, tarihin her döneminde farklı dilden, dinden ve milletten insanı barındırmış ve bu insanların mücadelelerine şahitlik etmiştir. Bu büyük bölge aynı zamanda farklı kültürlerin, dinlerin, sosyal, ekonomik ve askeri yapıların ortaya çıkmasına ortam hazırlamıştır. Avrasya’nın bu yapısının yanında, coğrafyanın sebep olduğu zorlu hayat koşullarının da etkisiyle bozkırlılar kendilerini zorlu bir hayatta kalma serüvenin içinde buldular.

Unuttun Ama Çocuktun - Yağız Gönüler

Çocuğu anlamak, insanı anlamaktır.
Çocuğu düşünmek, insanı düşünmektir.
Çocuğu konuşmak, insanı konuşmaktır.

Geleceğe dair hayal kurarken çocuklardan ve çocukluktan bahsetmiyorsak, o gelecekten umut bekleyemeyiz. İçinde çocuğun ve çocukluğun olmadığı bir gelecek hayali, umutsuz ve ruhsuz bir geleceği işaret eder. Çocuklarımızı böyle bir geleceğe teslim edemeyiz. Onlara dair sorular sorarak işe başlamalıyız. Eğer doğru çözümler arıyorsak en önce doğru soruları sorabilme yeteneği kazanmalıyız. Eleştirmeyi, derinlemesine düşünmeyi asla terk etmemeliyiz. Bu çağda sorulacak doğru soruların hepsinde olduğu gibi aranacak cevaplar arasında da çocuklar ve çocukluk muhakkak yer almalıdır.

Ötekiler Günü - Tekin Şener


"Hayatımızın seyir defterini hafıza tutar, onu temize çeken unutuştur.
İnsan unuttuklarının gölgesinde yaşar."
“Biz zamana tasarruf ettiğimizi düşünürken, zaman bizi sarf ediyor.”

Modern insanın en büyük problemi varlıkladır. Kaosun, şiddetin, nefretin arasında iyiliği, güzelliği ve estetiği ararken bocalar. Çoğu zaman sorduğu sorulara bir cevap bulamaz ve geri çekilir. Oysa her geri çekilme insanın zaman karşısındaki acizliğini kuvvetlendirir, bu da insanı kaybedenler safına yerleştirir. İnsanın varlık problemini kazanabilmesi, hiç değilse bu problemle baş edebilmesi için soru sorması gerekir. Ben kimim? Öteki kim? Var olmak nedir? Yokluk neyi anlatır? Zaman sadece akıp giden şey midir? Hâlimden mi memnun olmalıyım yoksa mevcudiyetimden mi?..