Çekilin, Uzaylılar Geliyor – Hasan Yurtoğlu

Uzaylılar adı verilen canlıların varlığına inanalım isteniyor. Bu, pekâlâ mümkün! Olabilir! Dünya dışı akıllı canlıların varlığı imkân dâhilindedir. Bununla kalınsa iyi… Uzaylıların ara sıra gezegenimizi ziyaret ettiklerine dair rivayetler var. Bunların rivayet olmalarının ötesinde hakikatler olarak değerlendirilmesine yönelik bir çabanın olduğu da fark ediliyor.  Diyelim ki uzaylı denilenlerin varlığına iman edip onların dünyamıza zırt pırt uğradıklarını da kabul ettik; peki bu yöndeki itikadımız yeterli mi? Hayır!


Bunun da ötesinde uzaylıların dünyamızı fethetmek, gezegenimizi insan türümüzün elinden almak ve insanoğlumuzu yok etmek, köleleştirmek istediği yönünde iddialarını genişletiyorlar. NASA’nın internet sayfasına girdiğinizde uzaylılarla karşılaşıldığında neler yapılması gerektiğine dair uyarıların yer aldığı broşür bin sayfayı bulan açıklamalar içeriyor. Pentagon uzaylı istilasına karşı savaş oyunları kurgulamaktan geri durmuyor. Bununla ilgili tezviratın haddi hesabı yok. Sinema filmleri, roman ve hikâyeler, araştırma kitapları, sadece bu konuya hasredilmiş popüler bilim dergileri, belgeseller vesaire. Yalnız uzaylı ziyaretleri şimdilik sınırlı bir düzeyde kalıyor. Bu tuhaf yabancıların dünyamıza izin almadan girmelerinin, biletsiz ziyaretlerinin hoş görülecek bir tarafı yok. Bu ziyaretler hiçbir katma değer üretmediği gibi turizm sektörüne küçük de olsa bir katkı sağlamıyor. Uzaylıların dünyalılara kendilerini açık etmemek, kalabalık alanlarda görünmemek, mümkünse hiç görünmemek gibi bir çabaları olduğu anlaşılıyor. Eğer tebdili kıyafet dolaşmıyorlarsa bir lokantada yemek yerken görüntülenmiyor; bir futbol maçında maç izleyen, sinemada bilet kuyruğunda bekleyen uzaylılara rastlanmıyor. Sultanahmet’e Kapalıçarşı’ya yolları uğramıyor. Sadece; şimdilik sadece Amerika’nın 51. eyaletinin sınırları içerisinde takılmakla yetiniyorlar. Muhtemelen keşif yapıyor, dünyayı nasıl fethedeceklerinin planlarını hazırlamakla meşgul oluyorlar. Söylentilere itibar edecek olursak uzak sayılmayacak bir gelecekte harekete geçecek, yerküreyi işgal etmek için saldıracaklar. Tüm bu senaryoların gerçekleşme ihtimali ihmal edilmiyor, uzay teknolojisine sahip süper devletler tarafından gerekli tedbirler alınıp insanlığı korumak için lazım gelen hazırlıklar hızla sürdürülüyor. Hem zaten uzaylıların daha önce de dünyaya uğrayıp dünyalılarla ilişki kurdukları, Mısır’daki piramitleri falan onların inşa ettikleri öteden beri yazılıp çiziliyor. Daha önceki ziyaretlerinde insanoğluyla işbirliği yapmış bu canlıların yeniden geldiklerinde insanlıkla niye savaşacaklarını anlamak zor. Ne var ki tedbir tedbirdir ve iyidir. Uzaylı bu; sağı solu belli olmaz! En kötü ihtimale göre hareket etmek faydalı olacaktır. İşte kabaca sınırlarını çizmeye çalıştığım bu kabil enformasyon hızla çoğaltılıyor. Bu gerçekten mümkün olabilir mi? Elbette. Dünya dışı yaşamlar olgusu önemli bir konu. Başka gezegenlerde, başka galaksilerde hayat süren, başka akıllı canlılar olabileceği gerçeği yabana atılacak bir husus değil. Bilim adamlarının bunu merak etmesinden ve bu konuda kafa yormasından daha doğal bir şey olamaz. Ancak uzaylı, UFO gibi kavramlar etrafında tüm dünyada yaygınlaştırılan dedikodunun başka amaçlara hizmet ediyor olabileceğinden şüphelenmemek emsalsiz bir safdillik olarak görünüyor bana. İzninizle bu denli yaygınlaşan ve gerçek olması muhtemel dedikoduya paralel aynı derecede gerçek olması mümkün kendi dedikodumu aktarmak istiyorum. Malum, bu türden dedikodulara komplo teorisi adını uygun görüyorlar.

Bu aşamada komplo teorimin temel varsayımlarını sıralamaya geçebilirim. Şöyle… Dünya nüfusu yirminci yüzyılın başlarında 1 milyar civarındayken bir asır sonra yedi milyara gelip dayandı. Bunda her şeyden çok modern tıbbın doğan her çocuğun yaşamasını mümkün kılması yanında ortalama insan ömrünü uzatan bir yönde gelişmesi etkili olmuştur. Ancak dünya nüfusunun bu denli hızlı çoğalması tolere edilebilecek gibi görünmemekte. Her şeyden evvel dünyadaki enerji kaynakları bunu uzun süre karşılamada yeterli değil, deniliyor. Bu sebepten dünyayı istila edecek uzaylı senaryoları yanında uzayı istila edecek dünyalı dedikodusu da aynı şekilde çoğaltılıyor. Rasyonalite, dünya kaynaklarının tüm insanların varlığının devamını sağlayacak biçimde değerlendirilmesini ve yeni enerji kaynaklarının insanlığın yararına devreye sokulmasının kaçınılmaz olduğunu emretmekte. Ne var ki bunun şimdilik imkânsız olduğu, mümkün olmayacağı koşullarda ise ulusal devletlerin kendi ulusları yararına bu kaynakları ele geçirmek için hareket ettikleri iddia ediliyor. Nitekim verili durum dünyadaki işleyişin bu şekilde olduğuna işaret ediyor. Uluslararası güç mücadeleleri, savaşlar vb. devletlerin kaynakları kontrol etme mücadeleleri olarak değerlendiriliyor. Ancak bu uğraşın maliyetli olması yanında, her zaman arzu edilen sonuçları doğurmadığı da biliniyor.

Öyle zannediyorum ki ilk uzaylı işgali girişimleri belli Batılı merkezlere gerçekleştirilecektir. Sözgelimi Paris’te Eyfel Kulesi’ne ve Şanzelize’ye bir uzaylı saldırısı tertip edildiği duyulur. Sonra, Newyork’a İkiz Kuleler saldırısını aratacak bir uzaylı saldırısı izleriz ekranlarda. Tokyo’da, Moskova’da, Berlin’de peş peşe lokal saldırılar meydana gelir. İnsanlığı tehdit eden bu gelişmeler karşısında tüm dünyada kırmızı alarm verilir; BM, NATO derhal harekete geçer. Üçüncü Dünya sakinleri “Allah’ın sopası yok” diye düşünür, “Amerika’nın İngiltere’nin bunu çoktan hak ettiklerini ve nihayet belalarını bulacağını” konuşurlar kendi aralarında. Ne var ki kısa bir süre sonra asıl kapsamlı saldırı Orta Doğu’da, Afrika’da, Uzak Asya’da gerçekleşir. Çok sayıda UFO kafilesi bu bölgelerin hava sahasında uçarak kimyasal, biyolojik silahları bu coğrafyaya boca ederler. Dünya nüfusunun en kalabalık olduğu bölgelerde pek çok insan telef olur, kalanlar ise maruz kaldıkları ölümcül saldırı karşısında kademeli olarak dünyadan çekilirler. Sözgelimi üreme özeliklerini yitirirler. Ortaya çıkan bu feci durum karşısında Pentagon inisiyatif alır, düşmanı imha ederek, uzaylıların istilasından dünyamızı kurtarır. İnsanlık telef olanları, savaşın neden olduğu enkazı kaldırmak için seferber olur. Dünya Sağlık Örgütü, Vatikan, Kızılhaç hemen yardıma koşarlar. Pentagon üstlerini kurmuş, NATO elinden geleni, elinden gelenin daha fazlasını yapmakta tereddüt göstermemiştir. Batılı hümanist uluslar bütün enerjisini, tüm iyi niyetiyle bu uğurda seferber etmiştir. İnsanlığın yaraları sarılmaya, yeni bir dünya kurulmaya çalışılır. Dünya nüfusunun önemli bir kısmını oluşturan Afrikalı, Ortadoğulu, Uzak Asyalı insanlar telef olmuş; dünya nüfusunun yarıdan fazlası yok olmuştur. İnsanlık bu vahim olaydan, insanlık tarihinin en feci felaketinden gerekli dersleri çıkararak ve bunu asla unutmayacağına yemin ederek yoluna devam eder.

Benim komplo teorim bu. Bu teoriye itiraz edenler dünyayı uzaylıların işgal edeceğine inanma hususunda güçlük çekmiyorlar. Bunun dünyalı bir proje olduğunu kabul etmek için daha çok neden olduğu halde. Uzaylı istilasına inanmakta zorlanmayacak çok sayıda ebleh dünya vatandaşı ile bu inancı servis edecek dünya ölçeğinde bir haber ağının varlığı bu komplo teorisinin realize edilmesi için olmazsa olmaz unsurlardır. Batının dünyayı imha edecek bir silahlı güce eriştiği biliniyor. Onlar için asıl sorun bunu alenen yaptıklarında medeniyetlerini nasıl sürdürecekleri, toplumlarına bunu izah etmeyi ve bununla yaşamayı nasıl başaracaklarıdır. Uzaylı istilacı ikna için oldukça elverişli bir metafor gibi görünüyor. Zira uzaylılar insan türüne zarar vermelerini engelleyecek hiçbir bir etik ilkeyle kayıtlı değildir. Batılı elitlerin kendi toplumlarını ikna edip yollarına devam etmeleri için dünya dışı savaşçılar zaruridir. Aksi takdirde dünyadaki güç odakları bu boyutlardaki bir imha hareketinden sorumlu tutulmaktan kurtulamazlar.

Ufo’suna binmiş kötülük timsali siber savaşçı, El Kaide teröristinin uzaylı versiyonundan başka bir şey değil.

Hasan Yurtoğlu

·       * Bu yazı “Pathika” kitabımızdan alıntıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder