Uzaylılar adı verilen canlıların varlığına inanalım
isteniyor. Bu, pekâlâ mümkün! Olabilir! Dünya dışı akıllı canlıların varlığı
imkân dâhilindedir. Bununla kalınsa iyi… Uzaylıların ara sıra gezegenimizi
ziyaret ettiklerine dair rivayetler var. Bunların rivayet olmalarının ötesinde
hakikatler olarak değerlendirilmesine yönelik bir çabanın olduğu da fark
ediliyor. Diyelim ki uzaylı denilenlerin
varlığına iman edip onların dünyamıza zırt pırt uğradıklarını da kabul ettik;
peki bu yöndeki itikadımız yeterli mi? Hayır!
Bunun da ötesinde uzaylıların
dünyamızı fethetmek, gezegenimizi insan türümüzün elinden almak ve
insanoğlumuzu yok etmek, köleleştirmek istediği yönünde iddialarını
genişletiyorlar. NASA’nın internet sayfasına girdiğinizde uzaylılarla karşılaşıldığında
neler yapılması gerektiğine dair uyarıların yer aldığı broşür bin sayfayı bulan
açıklamalar içeriyor. Pentagon uzaylı istilasına karşı savaş oyunları
kurgulamaktan geri durmuyor. Bununla ilgili tezviratın haddi hesabı yok. Sinema
filmleri, roman ve hikâyeler, araştırma kitapları, sadece bu konuya hasredilmiş
popüler bilim dergileri, belgeseller vesaire. Yalnız uzaylı ziyaretleri
şimdilik sınırlı bir düzeyde kalıyor. Bu tuhaf yabancıların dünyamıza izin
almadan girmelerinin, biletsiz ziyaretlerinin hoş görülecek bir tarafı yok. Bu
ziyaretler hiçbir katma değer üretmediği gibi turizm sektörüne küçük de olsa
bir katkı sağlamıyor. Uzaylıların dünyalılara kendilerini açık etmemek,
kalabalık alanlarda görünmemek, mümkünse hiç görünmemek gibi bir çabaları olduğu
anlaşılıyor. Eğer tebdili kıyafet dolaşmıyorlarsa bir lokantada yemek yerken
görüntülenmiyor; bir futbol maçında maç izleyen, sinemada bilet kuyruğunda
bekleyen uzaylılara rastlanmıyor. Sultanahmet’e Kapalıçarşı’ya yolları
uğramıyor. Sadece; şimdilik sadece Amerika’nın 51. eyaletinin sınırları
içerisinde takılmakla yetiniyorlar. Muhtemelen keşif yapıyor, dünyayı nasıl
fethedeceklerinin planlarını hazırlamakla meşgul oluyorlar. Söylentilere itibar
edecek olursak uzak sayılmayacak bir gelecekte harekete geçecek, yerküreyi
işgal etmek için saldıracaklar. Tüm bu senaryoların gerçekleşme ihtimali ihmal
edilmiyor, uzay teknolojisine sahip süper devletler tarafından gerekli
tedbirler alınıp insanlığı korumak için lazım gelen hazırlıklar hızla
sürdürülüyor. Hem zaten uzaylıların daha önce de dünyaya uğrayıp dünyalılarla
ilişki kurdukları, Mısır’daki piramitleri falan onların inşa ettikleri öteden
beri yazılıp çiziliyor. Daha önceki ziyaretlerinde insanoğluyla işbirliği
yapmış bu canlıların yeniden geldiklerinde insanlıkla niye savaşacaklarını
anlamak zor. Ne var ki tedbir tedbirdir ve iyidir. Uzaylı bu; sağı solu belli
olmaz! En kötü ihtimale göre hareket etmek faydalı olacaktır. İşte kabaca
sınırlarını çizmeye çalıştığım bu kabil enformasyon hızla çoğaltılıyor. Bu
gerçekten mümkün olabilir mi? Elbette. Dünya dışı yaşamlar olgusu önemli bir
konu. Başka gezegenlerde, başka galaksilerde hayat süren, başka akıllı canlılar
olabileceği gerçeği yabana atılacak bir husus değil. Bilim adamlarının bunu
merak etmesinden ve bu konuda kafa yormasından daha doğal bir şey olamaz. Ancak
uzaylı, UFO gibi kavramlar etrafında tüm dünyada yaygınlaştırılan dedikodunun
başka amaçlara hizmet ediyor olabileceğinden şüphelenmemek emsalsiz bir
safdillik olarak görünüyor bana. İzninizle bu denli yaygınlaşan ve gerçek
olması muhtemel dedikoduya paralel aynı derecede gerçek olması mümkün kendi
dedikodumu aktarmak istiyorum. Malum, bu türden dedikodulara komplo teorisi
adını uygun görüyorlar.
Bu aşamada komplo teorimin temel varsayımlarını sıralamaya
geçebilirim. Şöyle… Dünya nüfusu yirminci yüzyılın başlarında 1 milyar
civarındayken bir asır sonra yedi milyara gelip dayandı. Bunda her şeyden çok
modern tıbbın doğan her çocuğun yaşamasını mümkün kılması yanında ortalama
insan ömrünü uzatan bir yönde gelişmesi etkili olmuştur. Ancak dünya nüfusunun
bu denli hızlı çoğalması tolere edilebilecek gibi görünmemekte. Her şeyden
evvel dünyadaki enerji kaynakları bunu uzun süre karşılamada yeterli değil,
deniliyor. Bu sebepten dünyayı istila edecek uzaylı senaryoları yanında uzayı
istila edecek dünyalı dedikodusu da aynı şekilde çoğaltılıyor. Rasyonalite,
dünya kaynaklarının tüm insanların varlığının devamını sağlayacak biçimde
değerlendirilmesini ve yeni enerji kaynaklarının insanlığın yararına devreye sokulmasının
kaçınılmaz olduğunu emretmekte. Ne var ki bunun şimdilik imkânsız olduğu,
mümkün olmayacağı koşullarda ise ulusal devletlerin kendi ulusları yararına bu
kaynakları ele geçirmek için hareket ettikleri iddia ediliyor. Nitekim verili
durum dünyadaki işleyişin bu şekilde olduğuna işaret ediyor. Uluslararası güç
mücadeleleri, savaşlar vb. devletlerin kaynakları kontrol etme mücadeleleri
olarak değerlendiriliyor. Ancak bu uğraşın maliyetli olması yanında, her zaman
arzu edilen sonuçları doğurmadığı da biliniyor.
Öyle zannediyorum ki ilk uzaylı işgali girişimleri belli
Batılı merkezlere gerçekleştirilecektir. Sözgelimi Paris’te Eyfel Kulesi’ne ve
Şanzelize’ye bir uzaylı saldırısı tertip edildiği duyulur. Sonra, Newyork’a
İkiz Kuleler saldırısını aratacak bir uzaylı saldırısı izleriz ekranlarda.
Tokyo’da, Moskova’da, Berlin’de peş peşe lokal saldırılar meydana gelir.
İnsanlığı tehdit eden bu gelişmeler karşısında tüm dünyada kırmızı alarm
verilir; BM, NATO derhal harekete geçer. Üçüncü Dünya sakinleri “Allah’ın
sopası yok” diye düşünür, “Amerika’nın İngiltere’nin bunu çoktan hak
ettiklerini ve nihayet belalarını bulacağını” konuşurlar kendi aralarında. Ne
var ki kısa bir süre sonra asıl kapsamlı saldırı Orta Doğu’da, Afrika’da, Uzak
Asya’da gerçekleşir. Çok sayıda UFO kafilesi bu bölgelerin hava sahasında
uçarak kimyasal, biyolojik silahları bu coğrafyaya boca ederler. Dünya
nüfusunun en kalabalık olduğu bölgelerde pek çok insan telef olur, kalanlar ise
maruz kaldıkları ölümcül saldırı karşısında kademeli olarak dünyadan
çekilirler. Sözgelimi üreme özeliklerini yitirirler. Ortaya çıkan bu feci durum
karşısında Pentagon inisiyatif alır, düşmanı imha ederek, uzaylıların
istilasından dünyamızı kurtarır. İnsanlık telef olanları, savaşın neden olduğu
enkazı kaldırmak için seferber olur. Dünya Sağlık Örgütü, Vatikan, Kızılhaç
hemen yardıma koşarlar. Pentagon üstlerini kurmuş, NATO elinden geleni, elinden
gelenin daha fazlasını yapmakta tereddüt göstermemiştir. Batılı hümanist
uluslar bütün enerjisini, tüm iyi niyetiyle bu uğurda seferber etmiştir.
İnsanlığın yaraları sarılmaya, yeni bir dünya kurulmaya çalışılır. Dünya
nüfusunun önemli bir kısmını oluşturan Afrikalı, Ortadoğulu, Uzak Asyalı
insanlar telef olmuş; dünya nüfusunun yarıdan fazlası yok olmuştur. İnsanlık bu
vahim olaydan, insanlık tarihinin en feci felaketinden gerekli dersleri
çıkararak ve bunu asla unutmayacağına yemin ederek yoluna devam eder.
Benim komplo teorim bu. Bu teoriye itiraz edenler dünyayı
uzaylıların işgal edeceğine inanma hususunda güçlük çekmiyorlar. Bunun dünyalı
bir proje olduğunu kabul etmek için daha çok neden olduğu halde. Uzaylı
istilasına inanmakta zorlanmayacak çok sayıda ebleh dünya vatandaşı ile bu
inancı servis edecek dünya ölçeğinde bir haber ağının varlığı bu komplo teorisinin
realize edilmesi için olmazsa olmaz unsurlardır. Batının dünyayı imha edecek
bir silahlı güce eriştiği biliniyor. Onlar için asıl sorun bunu alenen
yaptıklarında medeniyetlerini nasıl sürdürecekleri, toplumlarına bunu izah
etmeyi ve bununla yaşamayı nasıl başaracaklarıdır. Uzaylı istilacı ikna için
oldukça elverişli bir metafor gibi görünüyor. Zira uzaylılar insan türüne zarar
vermelerini engelleyecek hiçbir bir etik ilkeyle kayıtlı değildir. Batılı
elitlerin kendi toplumlarını ikna edip yollarına devam etmeleri için dünya dışı
savaşçılar zaruridir. Aksi takdirde dünyadaki güç odakları bu boyutlardaki bir
imha hareketinden sorumlu tutulmaktan kurtulamazlar.
Ufo’suna binmiş kötülük timsali siber savaşçı, El Kaide
teröristinin uzaylı versiyonundan başka bir şey değil.
Hasan Yurtoğlu
· * Bu
yazı “Pathika” kitabımızdan alıntıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder