Günümüzde rasyonel düşünce hâkim
gibi görünse de batıl ve doğaüstü inanışlar da varlığını her toplumda
sürdürüyor. İnsanoğlu aklıyla açıklayamadığı olayları belli bir kalıba
sokabilmek için doğaüstü bir takım izahlara müracaat ediyor. Böylelikle başına
gelen vakayı veya tehlikeyi izah eden insanoğlu, belli bir şekle soktuğu
düşmanıyla mücadele edebilme imkânı da buluyor.
Vampirler de izah edilemeyen batıl
inançlarımızdan bir tanesi. Tırnova cadıları gibi son dönemde meşhur olmuş
birkaç tarihi olay haricinde bu kelime ve bu hayali yaratıklara daha çok
Hollywood filmlerinden aşinayız. Kitabın yazarları öncelikle bu meseleyi
aydınlığa kavuşturmuşlar. Yazarlar, vampirin “kan içici, insanüstü güce sahip,
daha çok geceleri ortaya çıkan yaratık” olarak bilinen tanımına öncelikle bizim
kültürümüzde uyan yaratıkların olup olmadığı sorusuna cevap aramışlar. Bu
soruya sundukları cevap çok şaşırtıcı, zira “vampir” kelimesinin dahi kökeninin
Türkçe olduğu belirtilmiş.
Kendi kültürümüzden aşina
olduğumuz, aile büyüklerimizden dinlediğimiz cadı, cazu, hortlak, obur ve
benzeri yaratıkların tamamı vampir kelimesinin tanımı bakımından ele alınmış.
Bu kan içen dehşetengiz yaratıkların kültürümüzdeki yeri gayet açık biçimde
okuyucuya sunulmuş.
Türk kültürü bakımından ise tanım
gayet geniş tutulmuş. Sadece Türkiye Türkleri değil, geniş Türk kültürü
havzasının tamamı araştırmaya dâhil edilmiş.
İki kısımdan oluşan kitabın ilk
kısmı kanla beslenen ve geceleri gezen bu yaratıkların kısaca vampirlerin,
oburların, cadıların kültürümüzdeki yerine Batı’daki örneklerle karşılaştırmalı
olarak yer verilmiş. İkinci bölüm ise Türk tarihinde ve edebiyatındaki yerine
değinilmiş.
Kitabın okuyucuyu en çok şaşırtan
yönü ise bize tamamen uzak görünen bu hayali yaratıkların aslında Türk kültürü
ile nasıl iç içe olduğunun gösterilmesidir. Ebussuud Efendi’nin cadılarla
(habis ruhlar, vampirler) ilgili fetvalarından tutun Evliya Çelebi’nin uyuzlar
ya da oburlar cengine kadar kültürümüzde bu figürün ne kadar köklü olduğunu
görmek gayet şaşırtıcı.
Vampir, alkarısı, cadı, hortlak
gibi yaratıklar her ne kadar hayali olsalar da Türk kültürünün birer parçası
olmaları hasebiyle edebi ve bilimsel çalışmalarla işlenmesini gayet faydalı ve
elzem görünüyor. Ancak yapılan çalışmalar henüz çok sınırlı, bu sebepten ötürü
bu eserin değeri daha da artıyor.
A. Selim Babaoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder