Aslında bir şehir mimarisinin
büyüleyiciliğiyle, tarihiyle, sokaklarıyla, renkli dünyasıyla hep bizimledir…
Şehirler olmasaydı bütün bunlar var olabilir miydi?
Seyyahlar seyyahı Marco Polo,
seyahatnamesinde yüzlerce mil genişliğinde caddeler, kanallar ve 12 bin
köprülü, tapınakları, sarayları, manastırları olan şehirlerden söz eder hep.
Bir şehre dokunacaksa insan,
turist gibi üzerinden akıp geçmeyecekse, ötesinden berisinden geçip gitmeyecekse,
o şehirle ilgili kitaplara, seyahatnamelere, kadim tarih metinlerine,
görsellere baktıktan sonra yola düşmeli. Bu yöntem, gezginler için biçilmiş bir
kaftandır.
Özellikle de mimari eserleri, coğrafi yapısı hakkında bilgi edinmek
çok önemlidir. Geriye dönmek beraberinde tarifsiz bir keder ve ıssızlık bıraksa
da, o şehirlerin hikâyeleri çoktan defterlere işlenmeye başlanmıştır. Tarık
Deniz de kalple adımladığı şehirleri defterine bundan farklı bir şekilde
işlemedi.
Tarık Deniz imzalı Defterimdeki Şehirler'in
edebiyatımızda bir benzerinin daha bulunduğunu sanmıyorum. Nereden bakarsanız
bakın, ilk dikkatinizi çekecek yanı emek yoğunluk olan bu kitabın masa başında
kotarılma imkânı bulunmuyor; bu içerikleri derlemek ömür törpüsü bir zahmet,
esaslı bir çile ile mümkün olabilir ancak, diye düşünmeden de edemiyorsunuz.
Daha kapağını bile aralamadan, sırf adından hareketle; gezilen, görülen, içinde
yaşanılan şehirlere dair alınmış, karalanmış bazı notları içerdiği
söylenebilir. Evet, kitabın böyle bir yanı var ve üstelik birbirinden farklı
renkte kalemlerle ve her biri başka desenli rengarenk defterlere kaydedilmiş
izlenimler yer almaktadır, Defterimdeki Şehirler’de. Ancak kitabı farklı kılan,
ona özelliğini kazandıran yine de bu değildir. Defterimdeki Şehirler, bir seyahat tutkunu olan yazarının gezip
gördüğü şehirlere ilişkin izlenimlerini aktardığı bir kayıt defteri olduğu
kadar; titiz bir araştırıcının, bir
kitap ve edebiyat tutkununun bu alanda ortaya konmuş seçkin verimler etrafında
gerçekleştirdiği ustalıklı değerlendirmelerden oluşmaktadır. Tıpkı şehirlerde,
şehirlerin mahallelerinde, mahallelerinin arka sokaklarında, kuytu köşelerinde,
izbelerinde olduğu gibi, bu kitapta da, biraya gelmez sanılan, birbiriyle uzak
ve alakasız sayılan nice şey yan yana ve bir araya gelmeyi başarmış görünüyor.
Dünya edebiyatının önemli
simalarından Gustave Flaubert ve Gerard
de Nerval gibi ustaların Türkiye gezilerinin değerlendirildiği, aynı şekilde
Türk Edebiyatının mümtaz isimlerinin de aynı doğrultuda ele alınıp incelendiği,
merkezinde şehirler ve seyahat olan bir
edebiyat kumpanyasıdır adeta. Edebiyatın şöhretli isimlerinin ülkemizin çeşitli
şehirlerine ilişkin serüvenlerinin ele alındığı kitabın kaynakça bakımından da
oldukça zengin olduğu görülür. Yazarının, edinmek ve biriktirmek için uzun
yıllar ve yorucu çalışmalar gerektiren malumatları titizlikle irdeleyip
kaydettiği eserde, Marco Polo, İbn Batuta, Evliya Çelebi gibi ünlü seyyahlar da
unutulmamıştır. Deniz kendi gözlemlerini söz konusu yazı ustaları ve seyyahların
gözlem ve açıklamalarıyla birleştirmede de oldukça başarılıdır. Şehirler ve
şehir yazıcılığı hakkında bir tür mini ansiklopedi niteliği taşıyan defter,
aynı zamanda edebi bir tür olarak gezi yazısının da yetkin örnekleriyle doludur. Tarık Deniz’in
üslubu ise benzersiz, kendine mahsustur. Bu, zannımca, kimi örneklerinde
akıcılığı zora sokan kimi örneklerinde ise okuma eylemine müthiş bir tat ve
çeşni kazandıran; ne var ki iklimine girildiğinde okurda bir tür iptila
yaratmaya muktedir, nevi şahsına münhasır farklı bir tarzdır.
Defterimdeki Şehirler
malzemesinin zenginliği ve içerik çeşitliliği bakımından olduğu kadar, üslup
özellikleriyle de öne çıkan tamamen yeni
bir ‘orjin’ kitaptır.
Sinem Demirdöven
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder